ŞUBEMİZİN 5. OLAĞAN GENEL KURULU GERÇEKLEŞTİRİLDİ.

ŞUBEMİZİN 5. OLAĞAN GENEL KURULU GERÇEKLEŞTİRİLDİ.

       Türkiye Kamu-Sen Artvin İl Temsilciliği toplantı salonunda yapılan Şubemizin 5. olağan genel kurulunda Artvin Şube Başkanlığına İsrafil Bayrak seçildi. Türk Eğitim-Sen Artvin Şubesi 5. olağan genel kurulunda 26 Ekim 2002 tarihinden beri 4 dönemdir Türk Eğitim-Sen Artvin Şube Başkanlığını yürüten Nizamettin Torun’dan bayrağı devralan İsrafil Bayrak şubemizin yeni başkanı oldu. Yeterli çoğunluğun sağlanmasının ardında Saygı Duruşu ve İstiklal Marşı’nın okunmasıyla başlayan 5. olağan genel kurulunun divan başkanlığını Artvin Çoruh Üniversitesi Öğretim üyesi Doç. Dr. Ahmet Atalay yaptı. Gündemin onaylamasının onaylanmasının ardından seçim şeklinin ayrı listeler halinde olması yönünde ki teklif oy birliğiyle kabul edildi.

       11 yıllık çetin ve şerefli bir sendikal mücadele Genel Kurulun açılış konuşma konuşmasını yapan Nizamettin Torun 11 yıllık çetin sendikal bir mücadelede geride bıraktıklarını dile getirdi. Şubemizin Birinci Genel Kurulunu yaptığımız 26 Ekim 2002 tarihinden bu güne 11 yıllık çetin ve şerefli bir sendikal mücadeleyi geride bıraktık diyen Torun konuşmasında şunları dile getirdi.  “Türk Eğitim-Sen’in bayrağını daha yükseğe taşımak için bütün gücümüzle gayret ettik. Kimseden güç almadık, kimsenin arkasına saklanmadık, kimseden korkmadık. Zaman zaman zorlandık, bunaldık ama hep dimdik durduk. Zorluklar bizi biledi ve 700’e yakın üyemizle etkili ve devamlı büyüyen bir sendika olarak bugüne geldik.  Milli Eğitim Bakanlığı haklarımızı gasp etmekten, bizler de mücadeleden yılmadık. On bir yıllık süreçte Milli Eğitim Bakanlığı, Yandaş Eğitim Bakanlığına, milli eğitim müdürlükleri de malum sendikanın temsilciliklerine dönüştü. Okul müdürlükleri ve şube müdürlükleri Bakanlık tarafından sınav yapılmadan veya sözlü sınav yapılarak yönetici atama yapılmak suretiyle malum sendika üyelerinin devre mülkü haline getirildi. Tarihimizde ilk defa bu iktidar döneminde öğretmenler ve öğretmenlik mesleği aşağılandı. Az çalışıp çok maaş almakla suçlanan öğretmen yine bu iktidar tarafından en az maaş alan kamu personeli durumuna düşürüldü. AKP döneminde beş Milli Eğitim Bakanı değişti, Her Bakan kendinden öncekinin yaptıklarını bozdu ve bir sonrakinin bozacağı reformlara imza attı. Türk milli eğitimine bir şey kazandırmadıkları gibi kalıcı hasarlara yol açtılar. Ortaöğretime geçiş sınavı ortak hobileri oldu; kimi sınav sayısını çoğalttı, kimi azalttı, en sonuncusu 36’ya çıkarttı.Yandaş kayırma, müdür, şube müdürü atama konusunda keşfedilmedik torpil bırakmadılar.  Uygulamaya konulan 4+4+4 sisteminin ortaya çıkardığı karmaşa ve tahribat hala onarılamadı. Uluslararası testlerde alınan kötü sonuçlar Öğrencilere “öğrenme ve düşünme” becerilerini kazandıramadığımızı göstermektedir. Sınav odaklı bir eğitim sistemi sonucu milyonlarca çocuktan mutsuz insanlar topluluğu oluşturuyoruz.  Bugün sınava dayalı eğitim sistemini değiştirme ve dershaneleri kapatma konusunda çoğunluğun hemfikir olduğunu söyleyebiliriz. Ancak, eğitimi dershaneye bağımlı olmaktan çıkarmak için dershaneleri kapatmak çözüm değildir. Eğitimde fırsat eşitliği sağlamak, okulların kalite farkını ortadan kaldırmak kısaca; dershanelerin kendiliğinden kapanabileceği koşulları oluşturmak gerekir.  Türkiye, “Eğitim Değerlendirmesinde” 187 ülke arasında 107 inci sırada yer alıyor… İnsani gelişmişlikte (eğitim sağlık vb) 90. sıralardayız. Eğitim kalitesi yönünden 41 OECD ülkesi arasında uçurumun en fazla olduğu ülke yine Türkiye. Türkiye, yetenek endeksinde 59; yaratıcılık listesine 82 ülke içinde 68’nci sırada yer alıyor. Aslında, birçok bilim adamının da dile getirdiği gibi her çocuk yaratıcı doğuyor.  Ne yazık ki, yeteneği, yaratıcılığı körelten bir eğitim sistemine sahibiz. Ar-Ge’mizden Türk kahvesi makinesi, üniversitelerimizden ise yeni işsizler çıkıyor.  Dünyanın en iyi 100 veya 250 üniversitesi arasında Türk üniversitesi bulunmuyor. İlk 500’e bazen birkaç üniversitemiz girebiliyor. Hükümet İş Güvencemize Göz Dikti! Öğretmen lehine herhangi bir projeyi gerçekleştiremeyen MEB, öğretmenler için rotasyon ve iş güvencesini ortadan kaldırma yönünde hazırlık yapmaktadır.  Bu yıl ilimize 255 aday öğretmen atanmasına rağmen hala birçok branşta öğretmeni olmayan okullarımız bulunmaktadır. Neredeyse dönemin ortasına geldiğimiz halde okullarımızda hala bazı ders ve kılavuz kitapları eksiktir. Bürokratik sebeplerle bazı okullarımıza ders kitabı ulaşmamıştır.  Eğitim Çalışanları Karın Tokluğuna Çalışmaktadır. Türkiye’de yüzde 20’lik nüfus kesimi geriye kalan yüzde seksenin toplamı kadar tüketiyor. Hükümet verdiği zammı Vergi Dilimleri yoluyla geri almaktadır. Vergi dilimleri asgari geçim haddine göre yeniden düzenlenmelidir. Ağustos ayında yapılan Toplu Sözleşmede memurlar toplu olarak satılmıştır. Yandaş sendikaya yetki verilmesi hepimizin 2 yılına mal oldu. Bundan sonra eğitim çalışanlarının bir daha, “Kendim ettim, kendim buldum” demek zorunda kalmayacağını ve “Beni aldatan benden değildir” diyeceğini düşünüyorum. Akademik personeli unutan ve sözde yaptığı pazarlıkta işverenin önerdiği zam miktarın altına inen acemilere bir daha böyle bir görevin verilememesi gerekir.  Memur ve hizmetiler için yıllardır ısrarla vurguladığımız görev tanımı, eğitime başlama ödeneği ve memurların insanca yaşayabileceği bir ücrete kavuşması konularında Hükümetin bir gayreti bulunmamaktadır. Memur atama ve yer değiştirmelerinin yönetmeliğe bağlanması olumlu bir adımdır. Ancak, memurlara mazerete dayalı yer değiştirme hakkı da verilmelidir. Hükümet, Adında “Türk” Bulunan Her Şeye Savaş Açmıştır.  Türklüğe dair ne varsa ortadan kaldırılmaktadır. Devlet nişanından Atatürk ve devletin adının çıkarılması Türk milletine hakarettir.  Üç yıl önceki 4. Kongrede; “Ne Mutlu Türk’üm Diyene” ile biten öğrenci andının ve İstiklal Marşının tartışmaya açılması öyle anlaşılıyor ki, “Var olan herhangi bir projenin devamıdır”. Demiştik. Maalesef haklı çıktık. Şimdi sınırlar, Atatürk, Bayrak ve TC tartışılıyor. Anadilde eğitim tartışılıyor. Bir sonraki tartışma konusunun özerklik-federasyon olacağı anlaşılmaktadır. Diyarbakır’dan dünyaya verilen mesaj özerklik-federasyon mesajıdır. Türk Eğitim-Sen olarak, Türkiye Cumhuriyeti, Cumhuriyetin nitelikleri, devletin üniter yapısı ve bölünmez bütünlüğü, Türkçemiz, Bayrağımız, İstiklal Marşımız bizim kırmızı çizgimizdir.”

          Faaliyet ve Denetleme Raporları Okundu Torun’un konuşmasının ardından Türk Eğitim-Sen Artvin Teşkilatlandırma Sekreteri Fatih Akyurt 4. Dönem faaliyet raporunu okudu. Ardından Fatih Karaaslan Denetleme raporunu okudu. Faaliyet ve denetleme raporlarının ibrasının ardından Zorunlu Organların seçimi (yönetim kurulu, denetleme ve disiplin kurulu, merkez genel kurulu delegesi) gerçekleştirildi. Dilek ve temenniler bölümünde söz alan Türk Sağlık Sen Şube Başkanı Veli Küçük Nizamettin Torun’a sendikaya kazandırdığı değerlerden ve vermiş olduğu hizmetlerinden dolayı teşekkür ederek seçilecek yeni yönetime de başarılar diledi.Uğur Özer; “Türk milleti tarih boyunca sarsılmaz bir bütünlük içerisinde yaşamayı başarmıştır”.

          Türkiye Kamu-Sen Artvin İl Temsilcisi Uğur özer ise konuşmasında şunları kaydetti. Bir toplumun eğitim sistemi ne kadar sağlam, eğitim hizmetleri ne kadar kaliteli, milli eğitim politikaları ne kadar mükemmel olursa toplum o kadar güçlü, o kadar sağlıklı, o kadar diri olacaktır. Çünkü toplumsal var oluşun temeli milli bir eğitim sistemi, harcı milli bütünlük, direkleri ise milli ruh ve şuurdur. Türk milleti asırlar boyunca sarsılmaz bir iman ile birlikte yaşadıkları farklı dinlerden topluluklara, farklı etnik gruplara adaletle hükmetmiş, her zaman barış içinde yaşamayı hedeflemiştir. Tarih boyuna kurulan Türk devletlerinde süregelen eğitim anlayışı ile nitelikli insan yetiştirilmesinde başarı sağlanmış; Nizamiye Medresesi’nden, Hoca Ahmet Yesevi Dergahı’na, Taptuk Emre Dergahı’na kadar, Cumhuriyet tarihi öncesinde de Türk eğim sisteminin temelini adalet ve hoşgörü öğretileri oluşturmuştur. Bu öğretiler ile Türk milleti tarih boyunca sarsılmaz bir bütünlük içerisinde yaşamayı başarmıştır. Ancak bugün hep beraber görüyoruz ki yıllardır milli birlik ve bütünlüğümüzü muhafaza etmek amacı ile karşı durduğumuz ve gerçekleşmemesi için on binlerce şehit verdiğimiz bölücü terörün ütopyası “Kürdistan” ilk defa Türkiye Cumhuriyeti’nin bir başbakanı tarafından telaffuz edilmiştir. Nisan 1999’da bölücü başının yargılanma sürecine yapmış olduğumuz başvuru ile Türkiye Kamu-Sen Öcalan davasına müdahil olmuş ve hukuken bu davanın tarafı olarak kabul edilmiştir. Yani Türkiye Kamu-Sen’in bölücü terörden zarar görmüş olduğu ve bu işin tarafı olduğu yargılama sürecinde hukuken tescil edilmiştir. Dolayısıyla bizler Türkiye Kamu-Sen olarak tarafı olduğumuz davanın hüküm giyen sanığı ile yapılan pazarlıkları ve yıllarca toprak bütünlüğümüze karşı kurgulanan Kürdistan projesinin bu ülkenin başbakanı tarafından dillendirilmesini hayretler içerisinde seyretmekteyiz. Yıllarca on binlerce askerimizi, polisimizi, öğretmenimizi ve kamu çalışanlarımızı kısacası bu vatanın evlatlarını ne uğruna şehit verdik? diye sormamak mümkün olmadığı gibi; genç dimağlara “Varlığın neden Türk varlığına armağan olsun ki” söylemleri ile andımızın kaldırılması neticesinden cilalanan çözülme süreci kabul edilebilir değildir. Oysa ki; Türk Milleti’nin harcını eğitim camiasına vermiş olduğunuz hizmet ile yıllardır sizler karmaktasınız. Sizler bugün her türlü sorun ve engellemeye rağmen, ceddimizin bütün yükünü omuzlarınızda taşıyan destansı bir fedakârlık numunesi haline gelmiş insanlarsınız. Bizim gönlümüzde sizlerin itibarını ölçebilecek ne bir tartı, ne bir endaze, ne bir kıyas ve ne de bir mikyas vardır. Türk Eğitim Camiasının değerli emekçileri ve Türk Eğitim-Sen’in seçkin mensupları, ses bayrağımız olan Türkçeyi nesilden nesle aktaran, hatta Türkçenin sınırlarını Türk coğrafyalarının ötesine taşıyan sizlersiniz ve ne mutlu sizlere ki her şeye rağmen Türk Eğitim-Sen çatısı altında toplanabilme gayretini göstermektesiniz. Üyesi bulunduğunuz Türkiye’nin sendikası Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk Bey’e sendikacılık nedir, sendikalar ne işe yarar diye soruyorlar; vermiş olduğu cevabı sizlerle paylaşmak istiyorum. “Birçok kamu çalışanının sendikal mücadelenin ne anlama geldiğinin farkında olmadığını üzülerek görüyorum. Yıllardır alanlarda bunları anlatmamıza, mücadele etmemize rağmen, hala sendikal tercihlerini kamu çalışanlarının doğru yapamadıklarını görüyorum. Milli şairimiz Mehmet Akif Ersoy bir şiirinde diyor ki: “Adam aldırma demem, aldırırım. Çiğnerim, çiğnenirim, hakkı tutar kaldırırım” Sendikacılık da hakkı tutup kaldırmaktır. Eğer hakkı tutup kaldırma iradesi ortaya koyamıyorsanız, tam tersine stratejiniz, varlığınız, büyümeniz hak yeme üzerine dayalıysa böyle bir sendikacılık olmaz. Türkiye Kamu-sen hakkı tutup kaldıran bir anlayışla geçmişinden bugüne sendikacılığı yapan bir konfederasyondur, bağlı sendikalarımız da aynı anlayışla hareket eden bir anlayışa sahiptir. “Çiğnerim, çiğnenirim” demek şudur ki, bazen de hak elde etmek için çiğneneceksiniz. Ben hiç zarar görmeyeyim, bir elim yağda bir elim balda olsun, ben gemimi yüzdüreyim kimse bana dokunmasın, haksızlık hukuksuzluk karşısında sessiz kalayım şeklinde düşünen insanlar kazanıyor gibi görünse de büyük kayıplar vermektedir. Çünkü öyle bir düzen sairce hak yemek üzerine kurulan bir düzendir. Bu nedenle hakkı tutup yükseltmek için çiğnenmek de gerekiyor bazen. Mücadele etmek gerekiyor.” İşte mensubu bulunduğunuz Türk Eğitim-Sen ve Konfederasyonumuz Türkiye Kamu-Sen’in sendikacılığa bakış açısı sayın genel başkanımızın ifade ettiği üzere bu şekildedir. Ve ne mutlu sizlere, ne mutlu bizlere ki bu yolda birlikte el ele ve kol kola yıllardır yürümekteyiz. Yolumuz, yolunuz, bahtınız hep açık, mücadelemiz kutlu olsun. Hepiniz sağ olun, var olun, Yüce Allah’a emanet olun. Ne mutlu Türkiye Kamu-Senliyim diyene; Ne mutlu Türküm diyene” dedi.

          İsrafil Bayrak ise 4 dönem sendikaya başkan olarak hizmet etmiş olan Nizamettin Torun’dan sendikacılık ve mücadele adına çok şey öğrendiklerini ifade ederek teşekkür edip hizmetlerinden dolayı plaket (onurluk) takdim etti. Olağan kongre sonunda delegelerimiz kimlik kartlarıyla birlikte sandık başına giderek oylarını kullandılar. 82 delegenin oy kullandığı genel kurulda sandıktan geçersiz oy çıkmazken, İsrafil Bayrak’ın listesi oyların tamamını alarak Türk Eğitim-Sen Artvin Şubesi’nin gelecek 3 yıl için yönetim ve diğer kurulları belirlenmiş oldu.

IMG_3799IMG_3800IMG_3797IMG_3810IMG_3830IMG_3790IMG_3816IMG_3817IMG_3823IMG_3803IMG_3801IMG_3793IMG_3826IMG_3806

Benzer yazılar

Yanıt verin.

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir