Neden Türk Eğitim-Sen?

Türk Eğitim-Sen,  yirmi yılı  aşkın  mücadele  dolu  şerefli  geçmişinde,  çok zorlu ortamlara ve çok büyük engellere rağmen, kendisini, genel olarak hayatını  bilgisi,  becerisi  ve  emeği  ile  kazanan  büyük  kitlelerde  hak  arama  bilincini yaygınlaştırmada ve haklarını aramada elde etmiş olduğu olağanüstü başarısı  ile  ispat  etmiş  olduğu  gibi;  özel  olarak  da,  temsilcisi  olduğu  Eğitim İşkolu’nda  ilkokuldan  üniversiteye  varıncaya  dek,  öğretmeni,  akademisyeni, memuru,  hizmetlisi  ile  tüm  eğitim,  öğretim  ve  bilim  camiası  mensuplarının haklarını aramada da en ön safta, en yüksek azim ve en büyük fedakârlıklarla en etkili mücadeleyi yürütmüştür ve yürütmeye devam etmektedir.

 

Türk Eğitim-Sen,  bütün bu  müddet  zarfında,  her  türlü  samimî  eleştiriye açık  olmuş,  sürekli  olarak  kendisini  de  yenilemiş,  yeniden  üretmiş  ve  Türk sendikacılık anlayışında bir zihniyet devrimi yapmaya çalışmıştır ki çok önemli mesafelerin alındığı bu devrim de “ilkeli sendikacılık” olarak özetlenebilir.

 

Türk Eğitim-Sen,  “İlkeli  Sendikacılık”  ile  şunları  savunmakta  ve  uygulamaktadır:

Her şeyden  önce,  Sendikacılık,  bir  “meslek  kuruluşu”dur;  bir  ideolojik kamplaşma,  bir  ideolojik  kabilecilik  değildir;  olamaz,  olmamalıdır.  İşte  öncelikle  bir “meslek kuruluşu” olmayı 1 numaralı temel ilke olarak kabul eden Türk Eğitim-Sen, belirli bir ideolojiye, belirli bir siyasî tercihe duruşa sahip kişilerin  değil,  Eğitim  İşkolu’nda  bilgisi,  becerisi  ve  emeği  ile  çalışan  herkesin sendikasıdır;  hep  böyle  olmuştur,  bundan  böyle  de  bu  çizgisinden  sapma  göstermeyecektir.

 

Türk Eğitim-Sen, bunun içindir ki, hiçbir siyasî parti ve/ya hizip ile en ufak bir özel teması bulunmamayı; bütün siyasî kuruluşlara aynı mesafede durmayı  en  temel  bir  ilke  olarak  kabul  etmiştir  ve  bugüne  kadar  da  bu  ilkesinden taviz vermemiştir.

 

Türk Eğitim-Sen’i  diğerlerinden  temelde  ayıran  bir  diğer  önemli  ilke  de, “hak” kavramı yanında “görev” kavramını da ihmal etmeyen; daha doğru bir anlatımla, hakların ve görevlerin bir bütünlük oluşturduğunu temel prensip olarak kabul eden bir “haklar ve görevler bütünlüğü ahlâkı” felsefesi geliştirmiş olmaktır. Ne yazık ki, genelde hep göz ardı edilen bu çok mühim hususu son  derece  önemsediğimizi  bir  kere  daha  vurgulamak  isteriz:  Hep  haklarından söz eden ama görevlerinden söz etmeyen bir düşünce ve bu düşünceye dayalı  sendikacılık,  ancak,  hep  “almaya”  yönelmiş,  ama  “vermeyi”  düşünmeyen oportünist bir sendikacılık olabilir; başka bir şey değil!

 

Türk Eğitim-Sen’in “haklar ve görevler bütünlüğü ahlâkı” felsefesine göre: Bizlerin  çok  yüce  ve  dokunulamaz,  herkesin  saygı  göstermesi  gereken  haklarımız  vardır;  ama  aynı  zamanda  ailemize,  akrabalarımıza,  komşularımıza  olduğu  gibi,  toplumumuzun  bütününe  karşı  da  çok  yüce  ve  dokunulamaz,  mutlaka  saygı  göstermemiz  gereken  görevlerimiz  de  vardır:  Her  çalışanın  “hakkını” tam olarak talep edebilmesi için “görevini” tam olarak yerine getirmesi bu ilkenin kaçınılamaz ve zorunlu bir sonucudur.

 

Türk Eğitim-Sen,  yine  bu  ahlâk  anlayışının  kaçınılmaz  ve  zorunlu  bir  sonucu  olarak,  Türkiye’nin  bölünmez  bütünlüğünü,  bağımsızlık  ve  özgürlüğünü  korumayı  ve  her  türlü  bölücü  ve  yıkıcı  faaliyetlerin  karşısında  kaya  gibi  dimdik  durmayı  da  bütün  görevlerin  üstünde  en  kutsal  görev  olarak  kabul  etmektedir.

 

Ve son olarak da,

Türk Eğitim-Sen, bütün bu yüksek insanlık ideallerinin, bağımsız ve özgür ülkemizde gerçekleştirilmesinin ancak ve yalnız demokratik sistemde mümkün olabileceğinin bilincinde olarak “demokrasi”yi sonuna kadar savunmayı; hak ararken haksızlık yapmamak ve haksız konumuna düşmemek  için  meşruiyet  çizgisinden  sapmamayı  da  çok  önemli  ve  kesinlikle vazgeçilemez bir başka ilke olarak savunmuş ve uygulamıştır ve bundan böyle de savunmaya ve uygulamaya devam edecektir.

 

Kaygılarımız ortak, Hedeflerimiz ortak, Değerlerimiz ortak. Bölünmeyelim, böldürtmeyelim. Gücümüzü Türk Eğitim-Sen çatısı altında birleştirelim. Çünkü 18 Haziran 1992 Tarihinde kurulan Türk Eğitim-Sen, söylem ve eylemleri ile eğitim çalışanlarının “gerçek” temsilcisidir.

 

81 ilde teşkilatlanan Türk Eğitim-Sen,  ülkemizdeki eğitim çalışanlarının en büyük, en güçlü ve en diri temsilcisidir.

 

Türk Eğitim-Sen Türkiye’nin etkili ve yetkili sendikasıdır.

Türk Eğitim-Sen, başka hiçbir anlayışın taşeronluğunu yapmayan; bağımsız, ilkeli, demokratik ve çağdaş bir sivil toplum kuruluşudur.

 

Türk Eğitim-Sen,  uzlaşmacı,  yapıcı,  diyalogdan yana;  aynı zamanda hak aramada mücadeleci ve kararlı kitle sendikasıdır.

 

Türk Eğitim-Sen,  parçası olduğu toplumun değerlerine sahip,  ideolojisi memurun meselesi olan, toplumu sınıflara ayırmayan, bölücü ve yıkıcı anlayışlara taviz vermeyen, gelişmeye açık kamu çalışanlarının kuruluşudur.

 

Türk Eğitim-Sen, temsil ettiği kesimin talep ve sorunlarını gündeme getirmek için, her düzeyde, hiçbir denge hesabı gütmeksizin ve taviz vermeden mücadele ortaya koyan bir meslek kuruluşudur.

 

Türk Eğitim-Sen, gücünün ve iradesinin siyasi ve ideolojik yapılanmaların kirli emellerine taşeron olarak kullanılmasına izin vermeyen eğitim çalışanlarının yuvasıdır.

 

Türk Eğitim-Sen, her durumda iyiyi, doğruyu, yardımlaşmayı ve dayanışmayı öngören;  yüreğinden hoşgörüyü eksik etmeyen eğitim çalışanlarının birlikteliğidir.