Öğretmenden Milli Eğitim Bakanı Olmaz mı?

Öğretmenden Milli Eğitim Bakanı Olmaz mı?

fakyurt10 yıllık AKP hükümetinin 5. Milli Eğitim Bakanı olarak sayın Prof. Dr. Nabi AVCI göreve getirildi. Ömer Dinçer fırtınasından önünü göremez olmuş eğitim camiasının gözünde bahar havası açtı. Nabi AVCI çok başarısız bir bakandan görevi devraldığı için alkışlarla karşılandı. Ama öğretmenler ve onun temsilcisi sendikalar sorulması ve sorgulanması gereken soruyu sormadılar. Nabi AVCI gerçekten eğitim kökenli miydi?
 
Nabi AVCI’nın kariyerini araştırdığınız zaman çok başarılı bir geçmişle karşılaşıyorsunuz. Gelin görün ki onun Milli Eğitim ile ilişkisi her Türk vatandaşından biraz fazla ama dahası yok. Yani Nabi AVCI’nın öğrenim hayatı dışında komisyon başkanlığı yapmış olmasından başka ilgisinin olmadığı bir bakanlık.
 
Kabineler açıklandığı zaman dikkatimi hep Sağlık Bakanları ve Milli Eğitim Bakanları arasında ki fark çekmiştir. Sağlık Bakanları muhakkak doktorlardan olurken, MEB bakanları akademisyenlerden olmuştur. Yağdanlık medya ve riyakâr eğitim sendikaları da akademisyen kökenli MEB bakanını eğitimci diye millete ve saf eğitimcilere yutturmuşlardır. Son kabine değişikliğinde de böyle oldu. Bu akademisyenlerin eğitimci gibi gösterilmesi durumu her hükümet döneminde de yaşanması öğretmenler için manidardır.
 
Sağlık Bakanlığı ile MEB’in benzer noktalarına bakmak durumu aydınlatır düşüncesindeyim. Sağlık alanında çalışan bir birimde doktor olamadan hizmet yarım kalır. Aynı şekilde eğitim birimi olan okullarda da öğretmen olmadan eğitim verilemez. Yani iki bakanlığında
çimentosu doktor ve öğretmendir. Ne yazık ki iş bakanlığı yönetmeye gelince öğretmenlere    “ oturun oturduğunuz yerde, daha isminizin başında Porf bile yazmıyor” denerek yok sayılmışlardır. Doktordan bakan olur ama öğretmenden olmaz denerek MEB akademisyenlerin kişisel tatminine bırakılmıştır.
 
Tüm eğitim paydaşlarına sesleniyorum Allah aşkına akademisyen birinin Milli Eğitim Bakanlığı ile ne ilgisi var. Sınıfa girmemiş, ders anlatmamış, öğrenci sümüğü yada sınıf zemini silmemiş biri nasıl eğitimci olur. Okulun hiç olmayan kaynaklarla nasıl çevrileceğini düşünmeyen biri eğitimci olabilir mi? Okuma yazma öğreteceğim diye sesi kısılmayan, öğrencilerim SBS’de başarılı olsun diye sevabına ders anlatmayan biri eğitimci olabilir mi? Uzun lafın kısası öğretmenleri ve yurdun her yerinde kır çiçeği gibi açan okulları yönetmesi için Bakan yapılan akademisyenler eğitimci değildir. Hayatında köy okulu görmeyen yada sadece öğrenci iken gören biri eğitimci olamaz.
 
Yıllardır dikiş tutturulamayan MEB bakanlığının (yıllar kavramına nerdeyse tüm cumhuriyet tarihi dahildir) dermanı köy okulunda öğretmenliğe başlamış ve her tip okulu, idareciliği görmüş, MEB’in taşra teşkilatına da merkez teşkilatına da hakim, akademik değil özde eğitimci birinin Bakan olmasıdır. Aksi takdirde yazboz tahtasına dönen MEB yönetmeliklerinin ve eğitim sistemlerinin sonu gelmeyecektir. O yüzden eğitimciler ve eğitim ile ilgisi olan kesimler uyanık olmalı AKADEMİSYEN bakanların eğitimci diye yutturulması masalına kanmamalıdır.
 
Öğretmenlerin kendi kendini yönettiği bir bakanlık dileğiyle…

Fatih AKYURT

Şube Teşk. Sekreteri

 

 

 

Benzer yazılar

Yanıt verin.

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir