8 Mart Dünya Çalışan Kadınlar Günü’nü Coşkuyla Kutladık

8 Mart Dünya Çalışan Kadınlar Günü’nü Coşkuyla Kutladık

Türk Eğitim-Sen Artvin Şubesi, 8 Mart Dünya Çalışan Kadınlar Günü dolayısıyla Artvin Öğretmenevi’nde bir program düzenledi. Yoğun bir katılımın görüldüğü programa Türkiye Kamu-Sen Artvin İl Temsilcisi ve Türk Eğitim-Sen Artvin Şube Başkanı İsrafil BAYRAK, Türk Diyanet Vakıf-Sen Artvin İl Başkanı Abdurrahman YILDIZ, Türk Tarın Orman-Sen İl Başkanı Erdal ER, Türk Yerel Hizmet-Sen İl Başkanı Talat AKYÜZ, Türk Eğitim-Sen Artvin Kadın Kolları Başkanı Hazan AYDIN, Türk Eğitim-Sen Şube Yönetim Kurulu Üyeleri, Kadın Kolları Yöneticileri, İlçe Temsilcileri ve Artvin Çoruh Üniversitesi Akademisyenleri ile çok sayıda sendika üyesi katılım gösterdi.

Program Merkez ilçe Temsilcisi Ergin SÖNMEZ’in açış konuşması ve program akışını sunumuyla başladı. Programda, 8 Mart Dünya Çalışan Kadınlar Günü hakkında ilk konuşmayı Türk Eğitim-Sen Artvin Şubesi Kadın Komisyonu Başkanı Hazan AYDIN yaptı. AYDIN, konuşmasında şu ifadelere yer verdi.

“Sayın Başkanım, Sendikamızın Değerli Üyeleri, Kıymetli Misafirler,

8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü dolayısıyla düzenlenen etkinliğimize hepiniz hoş geldiniz.

“Kadınlar günü” adı altında kutladığımız bugünün bir “anma günü” olduğu pek ifade bulmasa da, aslında her yıl dünya genelinde 8 Mart 1857 tarihinde New York’ta daha iyi çalışma koşulları için grev yapan ve fabrikada kilitli kaldıkları esnada çıkan yangında can veren kadın işçileri anıyoruz. Aradan geçen 160 yıla ve bugüne baktığımızda kadınları hâlâ temel hakları ve özgürlükleri için mücadele ederken görmekteyiz. Meseleyi Türkiye özelinde değerlendirdiğimizde de vaziyetimiz muasır medeniyet olarak telakki ettiğimiz ülkelere nispetle parlak görünmüyor. Geçtiğimiz yıl “Kadınlar İnsan Mıdır?” konulu seminer  düzenleyen Suudi Arabistan bizim için bir ölçüt değil elbette…

Osmanlı’nın son dönemlerinde ülkemizde de başlayan kadın hareketleri Gazi Mustafa Kemal Atatürk sayesinde kazanılan seçme ve seçilme hakkıyla çok büyük bir aşama katetmiş olsa da -günümüzde de örneklerini yaşadığımız üzere- eşitliği zihinlerde sağlamak mümkün olmadı.

Örf ve adetlerimize göre yuvanın gerçek sahibi olan kadın, toplumun en küçük öğesi ailenin de temelini oluşturmakta. Ancak, ülke nüfusunun yarısını oluşturan kadınlar, toplumumuzda hak ettiği yeri maalesef henüz kazanamamışlardır. Oysaki, Türk tarihine baktığımızda kadının gerek aile yaşantısında, gerek toplum hayatında oldukça aktif rolü olduğunu; ailenin geçimine, üretime önemli katkılar sağladığını biliyoruz. Hatta, kadını devleti yöneten Kağan’ın yanında söz sahibi İlbilge Hatun, Kağan’ın yokluğunda tek başına hükmeden Tomris Han, savaş meydanında bahadırca çarpışan Saykal olarak görmekteyiz. Bu topraklarda varlığımızı sürdürme savaşı verdiğimiz Millî Mücadele döneminde ise vatanı, namusu, milleti için varığını yoğunu ortaya koyan, gerektiğinde ercesine savaşan kadını görüyoruz. Erzurumlu Kara Fatma, Halide Onbaşı, Şerife Bacı ve isimlerini burada sayamadığımız daha niceleri…

Bu örnekler hepimizin malûmu… Ancak, 7. yüzyılda Kağan’la birlikte hükmeden kadına aradan geçen zamanda ne oldu da artık toplumda var olabilmek, görünür olabilmek ve sesini duyurabilmek kaygısı taşımakta? İstiklal Harbinde fedakârca mücadele eden Türk kadınına ne oldu da mayasına bin bir emekle katkı sunduğu Türkiye Cumhuriyetinde en temel hakları olan eğitim hakkını, çalışma hakkını ancak elde edebildi? “İlim öğrenmek kadın-erkek, her Müslümana farzdır.” diyen Peygamber’e ümmet olmuş Türk kadınına ne oldu da okullardan mahrum, evlere mahkûm edildi? Bir zamanlar Anadolu’nun Türk Yurdu hâline gelmesinde, İslamlaşmasında büyük hizmetleri olan Bacıyan-ı Rûm’u oluşturan Türk kadınına ne oldu da artık dünya genelindeki kadına şiddet istatistiklerinde üst sıralarda yer alıyor?  Bu sorular sadece kadınların değil, erkeklerin de zihinlerini meşgul etmeli.

“Sendikacılık, hakkı tutup kaldırmaktır.”  sözünü kendine şiar edinen, her türlü haksızlığın, adaletsizliğin karşısında olan Türkiye Kamu-Sen ve Türk Eğitim-Sen olarak hukuksuzluğun bir parçası olan cinsiyet ayrımcılığının da karşında yer almaktayız. İnsan hakları bağlamında kadınların da haklarını talep ederken, eşitliği savunurken eski köye yeni adet getirmiyoruz. Töremize bidat gibi eklenen kadın antipatisini zihinlerden kazıyıp kadim adetlerimizi geri getirme uğraşındayız.

Kadınlar ne çiçek olmak, ne melek olmak istiyor. İnsanca değer görüp, toplumda var olmak, erkeklerle eşit koşullarda çalışmak, eşit fırsatlara sahip olmak istiyor.

Son olarak, dün geçirdikleri trafik kazasında hayatını kaybeden Türk Metal-Sen üyesi kadın işçilerimize Tanrı’dan rahmet, kazada yaralananlara acil şifalar diliyorum.

Teşriflerinizden dolayı hepinize teşekkür eder, saygılar sunarım.”

Hazan AYDIN’ın konuşmasından sonra Türkiye Kamu-Sen ve Türk Eğitim-Sen Artvin İl Başkanı İsrafil BAYRAK, konuşmasını yapmak üzere kürsüye davet edildi. BAYRAK ise konuşmasında;

“Sayın Türk Diyanet Vakıf-Sen Artvin İl Başkanım Abdurrahman YILDIZ, Türk Tarın Orman-Sen İl Başkanım Erdal ER, Türk Yerel Hizmet-Sen İl Başkanım Talat AKYÜZ, Türk Eğitim-Sen Artvin Kadın Kolları Başkanım Hazan AYDIN, Türk Eğitim-Sen Şube Yönetim Kurulu Üyelerim, Kadın Kolları Yöneticilerim, İlçe Temsilcilerim ve Artvin Üniversitemizin kıymetli Akademisyenleri, saygı değer kadınlarımız, arkadaşlarımız, yoldaşlarımız hepiniz Kadın Komisyonumuzun organize ettiği bu programa hoş geldiniz.

“Geldim yine daveti visâle

Vâkıf olagör meâl-i hâle”

 

Şeyh Galib’in de dediği gibi burada sizinle buluşmaya, kavuşmaya davetçi olarak geldik. Bu güzel günde sizlere verilen kıymetin büyüklüğünü anlatabilmedeki mahirliğimiz tartışılabilir. Ancak sizlerin, nazarımızdaki kıymeti harbiyenizi, bunun ne demek olduğunu anlamaya çalışınız lütfen… Bizler ki, sizlere koskoca bir devletin yönetimini verip, han diyerek ardınızdan yürüyen, vur emriyle tereddütsüz ölümlerle eğlenen bir büyük milletin bireyleriyiz. Atalarımızın ta 1400-1500 yıl öncesinden kadınlara verdiği değeri birkaç küçük misalle paylaşmak isterim:

*Bilge Kağan kitabesinde, ''Sizler Anam Katun, Büyük Annelerim, Hala ve Teyzelerim, Prenseslerim…'' sözleri ile hitabına başlamıştır.

* Eski Türk destanlarında Kadın, erkeğinin güç ve ilham kaynağı kabul edilirdi. Kadın erkeğinin her daim yanındaydı.

* Arap gezgini İbn'i Batuta şöyle der '' "Burada tuhaf bir hale şahit oldum ki o da Türkler'in kadınlarına gösterdiği hürmetti. Burada kadınların kıymeti ve derecesi erkeklerinden daha üstündür."

* Kağanın buyrukları yalnız "Kağan buyuruyor ki" ifadesiyle başlamışsa geçerli kabul edilmezdi.

* Yabancı devletlerin elçilerinin kabulünde hatunda hakanla beraber olurdu. Tören ve şölenlerde kadın, hakanın solunda oturur siyasi ve idari konulardaki görüşlerini beyan ederdi. Mesela, büyük Hun İmparatorluğu adına Çin ile ilk barış antlaşmasını Tanrıkut Mete Han'ın Katunu imzalamıştır.

* Ebul Gazi Bahadır Han, Secere-i Terakime adlı eserinde, Oğuz ilinde, yedi kızın uzun yıllar beylik yaptığını anlatmaktadır.

Bu gerçekliği biliyor olsa gerektir ki, Büyük Önder Atatürk, Türk kadınına büyük kazanımlar sağlamıştır. Türk kadınının siyasal ve sosyal hayatta “ben de varım” diyebilmesi Atatürk sayesinde olmuştur. Medeni Kanunun kabulü ile medeni haklarına kavuşan kadınlarımıza, ayrıca milletvekili seçme ve seçilme hakkı da tanınmış, her alanda kadın-erkek eşitliği sağlanmıştır. Buna rağmen, Cumhuriyetin kuruluş yıllarından bugüne baktığımızda, kadınlarımız değişimin ve gelişimin öncü kuvveti, modernleşmenin mihenk taşı olarak görülse de hak ettikleri konumu hiçbir zaman alamamıştır. Cinsiyet ayrımcılığı, fiziksel ve cinsel şiddet, töre cinayetleri, yine töre kisvesi altında çocuk gelinlerin varlığına şahit olmaktayız.

Kadınların ortak mücadelelerinin sembolü olan bu özel günde ne yazık ki, Türk Kadını günlük hayatta, sivil toplum örgütlerinde, siyasette ve karar mekanizmalarında yerini istenilen düzeyde alamamıştır. Çalışma hayatında kadınların varlığı yeni yeni hissedilmektedir. Kadın yöneticilerin sayısı, erkek yöneticilere göre çok azdır. TBMM’de de kadın milletvekili sayısı yeterli değildir. 

Öncelikle unutulmamalıdır ki, kadını hor gören anlayış devam ettiği sürece, toplumsal gelişim sağlanamaz. Bilinmesi gereken en önemli unsur şudur ki:  bir toplumu ayakta tutan aile; aileyi ayakta tutan ise kadındır. Dolayısıyla kadın, bireylerin aileden alacakları eğitimle geleneksel aile yapımızın korunması, milli birliğimizin teminatı olan akrabalık, arkadaşlık ve komşuluk bağlarımızın kuvvetlenmesi, mutluluk ve refahımızın artması için sosyal yapı içerisinde kilit bir rol üstlenmektedir. Toplumda kadının hak ettiği yere gelmesi, ancak kadını bir meta olarak görmekten kurtulup gerçek anlamda birey olduğunu kabul ettiğimizde mümkün olacaktır.

Evde, sokakta, işyerinde kısacası her yerde “kadın” olmak bin bir zorlukla karşı karşıya kalmak olarak değerlendirilmektedir. Tüm bu gerçekleri çok iyi bilen Türk Eğitim-Sen, kadın haklarına büyük bir duyarlılıkla yaklaşmaktadır. Umuyoruz ki, kadınlarımız en kısa zamanda sosyal, kültürel, siyasi hayatta tam anlamıyla yerini alır. Zira sendika olarak; cinsiyet ayrımcılığının yapılmadığı, kadınlara yönelik şiddet ve istismarın yaşanmadığı, kadınların her alanda varlığını, etkinliğini artırdığı bir toplum özlemi içindeyiz. Yaşanan acıların son bulması, kadınlarımızın toplum içinde hak ettikleri değeri ve temsil kabiliyetini elde etmeleri ve önlerine konulan bütün engelleri aşmaları temennisi ile tüm kadınların Dünya Kadınlar Günü’nü kutluyorum.”  Sözlerinİ ifade etti.

Program Şube Dış İlişkiler ve Basın Sekreteri Hüseyin AYDIN’ın sendikal faaliyetler hakkında yaptığı sunumun ardından tulum eşliğinde oynanan horon ve şarkılarla son buldu.

8 Mart Dünya Çalışan Kadınlar Günü’nü Coşkuyla Kutladık
IMG_20170308_190630 IMG_20170308_191854
IMG_20170308_194108 IMG_20170308_202339
IMG_20170308_191001 IMG-20170308-WA0025

 

Benzer yazılar

Yanıt verin.

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir