SİYASAL İSLAM DIŞ GÜÇLERİN PROJESİDİR!

SİYASAL İSLAM DIŞ GÜÇLERİN PROJESİDİR!

DSC_0789Türkiye Kamu-Sen ve Türk Diyanet Vakıf-Sen Artvin Temsilciliği tarafından ortaklaşa hazırlanan “ Siyasal İslam Rüzgarı” konulu panel gerçekleşti.Artvin Ahmet Hamdi Tanpınar Kültür Merkezinde gerçekleşen konferansın konuşmacısı Prof. Dr. Nadim Macit’ti.

Konferansa Artvin İl Emniyet Müdürü Alaattin Akbaş, MHP Belediye Meclis Üyesi Tahsin Aslan, MHP Milletvekili Adayları Muhammet Altunal ve Rafet Abay, ADD Artvin Şube Başkanı Ahmet Biber, AÇÜ Öğrenci Konseyi, Kamu Sen’e Bağlı Sendika Başkanları, Yeşil Artvin Derneği, MHP İl Teşkilatı, CHP İl Örgütüve çok sayıda vatandaş katıldı. Saygı duruşu ve istiklal marşı ile başlayan program, Ümit Bülbül tarafından Kuran-ı Kerim okunmasıyla devam etti.

Arından kürsüye Kamu Sen Artvin Temsilcisi İsrafil Bayrak çıktı. Bayrak konuşmasında; “Değerli konuklarımız, Türkiye Kamu-Sen ve Türk Diyanet Vakıf- Sen Artvin İl Temsilciliği’mizin düzenlemiş olduğu “Siyasal İslam Rüzgârı” isimli söyleşi programımıza hepiniz hoş geldiniz, şeref verdiniz.

Kıymetli davetliler, dün, 1 Mayısİşçinin, Emeğin ve Emekçinin Bayramıydı. Bu münasebetle bütün çalışanların emek ve alın teri gününü bir kez de huzurunuzda kutlayaraksözlerime başlamak istiyorum. 1 Mayıslar’ da Emek, dayanışma ve alın teri gibi kavramlar kenara itilmemelidir. Bugünde, Ülke nüfusunun yüzde 20’sini oluşturan genç işsizlerimizindurumlarını masaya yatırıp çözüm üretmeliyiz. 350 bin ataması yapılmayan öğretmenin dertlerini anlamalı onlara çare aramalıyız. 400 bin İktisadi İdari Bilimler Fakültesi mezununun işsiz, aşsız gezdiğini, devlet tarafından KPSS ile kendilerine sadece 199 kadro açıldığını anlatmalıyız.

1 Mayıs’ta 779 bin Meslek Yüksekokulu mezununun KPSS ile hayata atılma gayretlerini ve bu gayretlerinin havada kaldığını ifade etmeli onların dertlerine deva olmalıyız. 4/C gibi insanlık dışı çalıştırma modelinin hala ülkemizde uygulandığını, bukürsüden bir kez daha ilgililere haykırıyoruz.

Yapılması gerekenlerin en kısa zamanda yapılıp, bu kanayan yaranın en kısa zamanda durdurulmasını ümit ediyoruz.

Biz, Türkiye Kamu-Sen olarak her zaman 1 Mayıs’ta çalışanların sorunlarının gündeme taşınması, gerektiğini ifade ettik, ediyoruz.Biz, 1 Mayıs’ta çalışma hayatını ve sorunlarını konuşmak isterdik.Ancak ülkemizdeki kısır çekişmeler bizleri bu sorunlara çözüm aramak ve üretmekten alıkoymaktadır. Umarım bundan sonraki 1 Mayıslar’da tüm çalışanların yaralarının sarıldığı günleri konuşuruz.

Diğer yandan öğretmene getirilen rotasyon meselesi var. Şöyle ki, MEB rotasyon getirerek öğretmenlerin aile bütünlüğünü bozmayı azmetmiştir. 8 yıl aynı okulda görev yapmış bir öğretmen zorunlu olarak bu uygulama ile yer değiştirecektir.

İş güvencemize yönelik tutum anlaşılır gibi değildir. Bir devlet memurunun en büyük kazanımı ve tek sermayesi iş güvencesidir. İş güvencemiz yoksa biz de yokuz, iş güvencemiz olmazsa siyasetin kölesi olacağız. İş güvencemiz yoksa Devlet Memuru yerine parti memuru olacağız demektir.

MEB Öğretmen Atama ve Yer değiştirme Yönetmeliği yayınlandı. Akıllara zarar bir yönetmelik olmuştur. Neresinde tutarsanız tutun elinizde kalan bir yönetmeliktir.

2015-2016 Yılından itibaren tüm öğretmenler okul müdürleri tarafından değerlendirilecektir.

Bakanlık önce Maarif Müfettişlerince yapılan öğretme denetimini kaldırdı. Sonra okullara kendi adamlarını müdür olarak görevlendirdi. Şimdide bu görevi çıkardığı yönetmelik okullardaki müdürlere verdi. Düşünüldüğünde değerli öğretmenlerimizin bir kumpasın içine nasıl çekildiğini rahatlıkla görebiliriz.

Aday öğretmenlerin değerlendirilmesinde kullanılacak ölçütlerin olduğu çizelge, öğretmenleri üç grup üzerinden değerlendiriyor.

Rehberlik Öğretmeni, Özel Eğitim Öğretmeni ve diğer öğretmen şeklinde; ABC biçimin sınıflandırılmıştır. EK-3 yapılacak değerlendirme tıpkı E 1 ile okul yöneticilerine ne kadar Adalet, liyakat, hak, hukuk ve ise; Aday öğretmenle değerlendirilmesinde de o adalet eşitlik, liyakat, hak ve hukuk tecellisine sahne olacaktır.

Sayın başbakan Memur-Sen’in kongresinde ilginç ifadelerde bulundu. Dedi ki; “Ayrımcılık ve iltimas kültürünü tümden yıkacağız!” 13 yıldır hükümet olan bir partinin genel başkanının dilinde, iltimasın varlığının hala sürdüğünün itirafı olsa gerekir. “BalTutan Parmağını Yalar” anlayışının egemen olduğu bir toplumda İltimas-Liyakat savaşının galibi her zaman İltimas yani adam kayırma olur. Konuşmamı burada sonlandırıp sözü sahibine bırakırken, şunu da belirtmenin yerinde olacağını düşünüyorum. Pazar günü, 3 Mayıs 1944 yılında yaşanan Türkçülük olaylarının sene-i devriyesi olması münasebetiyle bütün Vatanseverlerin ve Türk Milliyetçilerinin 3 Mayıs Türkçülük Milliyetçilik Günü’nü Kutlarım” dedi.

Ardından Prof. Dr. Nadim Macit söyleşiyi gerçekleştirmek üzere sahneye çıktı. Türkiye Kamu Sen İl Temsilciliğine teşekkür ederek konuşmasına başlayan Prof. Dr. Nadim Macit; “Türk insanı okur düşünür aynı zamanda paylaşır. Bende Artvinli sayılırım Oltuluyum böyle bir teklif geldi uzak olmasına rağmen kırmak istemedim” dedi.

Siyasi İslamcılığın ne demek olduğunu izah ederek konuşmasına başlayan Macit, “Biz Türk milleti olarak dünya tarihinde dünya kuran, medeniyet inşaa eden milletlerden birisiyiz” dedi.

Prof. Dr. Nadim Macit, uzun süredir İslam’ın küresel güç denkleminin, zaman zaman uluslararası politikaların bir parçası yapıldığını, İslam’ın başına bir takım etiketler getirilerek, İslam’ın ibadet ve ahlakın dini olarak değil de toplumların belli güçler menfaatine kullanılan bir araç olarak kullanıldığını göstermeyi amaçlandığını ifade etti.

Macit, “Günümüzde İslam’ı, bir yantı tarzı olarak değil de İslam’ı güncel politikanın bir parçası yaparak insanların birbirini tarif etmesi söz konusudur. İslam’dan uzak insanlara bile kullanılmayan tabirlerin kullanılması, toplumu parçalayacağı gibi, insanın Allah’a karşı olan vazifelerinin de aksatılmasına da sebep olmaktadır. Ben Türkiye’de son dönemlerde gerçekleşen arızaların eleştirisini yapmak için buradayım. İslam anlayışımız derken de İslam’ın temel kaynaklarına dayanarak İslam’ı anlatmayı amaçlıyoruz. Daha sonra da siyasal İslamcılık adı altında İslam’ı değişik etiketler altına koyarak insanları ve toplumu itham etmenin ne topluma ne de İslam’a fayda sağlamayacağını belirtmek. Tarihte her ne zaman ki İslam siyasetin bir parçası olmuşsa, orada kavganın da bir parçası olmuştur. İktidarın hizmet harekatını çok ağır bir şekilde tahrif etmesi İslam ve din değildir. Daha önce bu iki kesimi birleştiren de din değildi siyasetti. Bugünde bu ayrışmayı sağlayan yine İslam değildir yine siyasettir. Dolayısıyla burada siyaseten birleşme ve ayrışma söz konusudur. Onun için iktidarın hizmet hareketini İslam temalarını kullanarak tahrif etmesi çok yadırganacak bir şeydir” dedi.

Siyasal İslamcılık dediğimiz şey modern bir etikettir. Modern zamanlarda inşaa edilmiştir. İsyasal İslamcılığın kökeninde bu bahsettiğimiz gelenek yoktur. Türkiye ve islam coğrafyasında siyasi İslamcı etiket altına giren bütün yapılar istisnasız olarak Neo-selefi bir yoruma dayanır.

Bunun bu günkü radikal unsurlarının tümü Türkiye’de sürekli olarak din ve siyaseti iç içe getirip dolayısıyla kendi siyasetinden olmadığın zaman seni tekbir eden ne kadar aktör varsa bunların tümü esasen neoselefiliktir. Türk milletinin tarihi sürede getirdiği İslam düşüncesinin dışında kalırlar.

Siyaseti İman yaparsanız gündelik siyasi nedenlerle sizden olan insan mümin olur, sizden olmayan insan kafir olur. Türkiye’deki en büyük sıkıntı budur. Türk milleti bu sıkıntıyı aşmasa, iflah olması zordur. Çünkü dinin hakikat idealini siyasetin hakikat idealiyle buluşturursanız. Kendinizin dışında kalan insanları sürekli olarak tarif edersiniz tahakküm edersiniz ve aşağılarsınız. Bu toplumda gerilimi üretir, cepheleşmeyi üretir. Şimdi bu neoselefilik dediğimiz gücün arkasında ise İngiliz istihbaratıdır. Yani bu neoselefilik Osmanlı İslam yorumuna karşı üretilmiştir” diyerek sözlerini tamamladı.

Söyleşinin arından Prof. Dr. Nadim Macit’in imza töreniyle program sona erdi.

kap re res

Benzer yazılar

Yanıt verin.

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir