Şimdiki Zaman Çekiminde İslami Metafor

Şimdiki Zaman Çekiminde İslami Metafor

timthumb.phpOnlar bu dünyaya niye geldiler
‘Li ya’budun’ diye diye geldiler.
Konaklı, sofralı tuğralıydılar
Bir dilim ekmekle doya geldiler.

Eline, beline, diline sahip
Kalpleri nurla yuya geldiler.

Ünlü şehirlerde ünsüz gezdiler
Bazen de bir sessiz köye geldiler.

Burçlar her taraftan çağırıyordu

Onlar yıldız ile aya geldiler.

 Kutlu seferlerden zaferle dönüp
 Ala sayvanlarda toya geldiler.

  Din-ü devlet ile mülk-ü millete
  Asi olmadılar uya geldiler

Gün geldi; rivayet odur ki; bir dağın içine, ‘Ergenekon’a sığınmak zorunda kaldılar. Yılmadılar, dağları erittiler;

Üstte gök çökmedikçe, altta yer delinmedikçe illerini ve törelerini bozmadılar. Kırk yiğittiler, kırkların başındaki Kürşad ve otuz dokuz yiğit  Çin Sarayı’na baskın verdiler. Canlarını soylarının devamına armağan ettiler, canlarını soylarının en değerli hazinesine; hürriyetlerine bağışladılar ki;

Canları demek; hürriyetleri demek,

Canları demek;  soylarının devamı demekti onların…

Siyasal İslâmcı bir sosyoloji profesörü “Türk ırkı yoktur” herzesi savurarak paçalarımıza hücum etti. İçinden geldiği geleneğin Türk’le bitmeyen bir kini ve bitmeyen bir savaşı var ve o kadrolar yıllardır iktidar, gücün şımarıklığını, küstahlığını doyasıya yaşıyorlar. Birisi “Andımız” kaldırılmalı dedi, diğeri, “Bayrak tartışılmalı”, öteki “Türkiye adı tartışılmalı” diyor, diğeri, “Türk ırkı yok” diyor, bir diğeri, “Kürtler belli ama Türk kime diyeceğiz” diyor…

“Ne mutlu Türk’üm diyene” yazan tabelâları yıkarak arkasından zılgıt çekince…

Türklüğü de o tabelâyla birlikte söküp attığını zannedenler, Türklüğü, valilik/bakanlık tabelâlarında ve resmî evrak antetlerinde yer alan ve dört harflik bir kelimeden ibaret sanarak ahmaklığın, gafletin, dalaletin ve nihâyetinde ihanetin adresini yazıyorlar.

Türklüğü, “bu millet” diyerek bir zamirin içine sığdırabileceklerini zannedenler, Türklüğü, soy şecerelerindeki kayıtlardan ibaret sayanlar ve bunun üzerinden alçakça ırkçılık iftiralarıyla kendi aşağılık komplekslerini kusanlar, kendi etnik aidiyetini alenen ifade eden ve “Sana yok, ırkıma yok izmihlâl…” diyen Mehmet Akif’i anlayacak zihnî melekelerden ve haz alacak estetik hislerden mahrum cahiller gürûhudur.

Oysa birkaç tabelâyı kaldırmakla silemeyecekleri bir derinliğin adıdır Türklük.

Ey Şehit! Senindir varsa bir zafer
Düştüğün noktada sır bulduğun yer
Kabrine türbedar olup veliler
Gökkubede ezan nazarınadır! …

Kahrı yoktur evvel ahir dileğin
Canlar levh-i mahfuz yazarınadır
Taşına tavafı haktır meleğin
Allah’ın selamı üzerinedir

Ruhunun virdinde ağarır şafak
Yanaşır ulular yüzleri ap ak
Senin mi şu Kur-an kokulu Bayrak
Rüzgârın secdesi mezarınadır.

Hz. Ebû Bekir vefatının ardından hiç bir nakdî varlık bırakmamıştı. Devlet malından kendisinde bir köle, bir deve bir de kaftan vardı. Vefatından kısa bir süre evvel kızı Ayşe’yi çağırarak, “Biz halife olalıdan beri milletin bir dirhem ve dinarını yemedik, kaba ve bayağı yemeklerini yedik ve katı elbisesini giydik. Bu köle ile bu deve ve bu kaftan benim malım değil, Müslümanların beytü’l malıdır. Ben Müslümanların maslahatları ile meşgul olurken onları kullanırdım, size miras  olarak kalmaz. Vefatımdan sonra üçünü de Ömer’e gönder” diye vasiyet etmişti. 

Hz. Âişe vasiyet icabı onları Hz. Ömer’e gönderince Hz. Ömer“Ey Ebû Bekir, kendinden sonra gelenleri zahmete soktun, müşkül bir duruma düşürdün” diyerek ağladı. Ve “Alın bunları beytü’l mala teslim edin” dedi.

“Fırat nehrinde bir oğlak boğulacak olursa korkarım ki yarın Cenâb-ı hak beni ondan mesul tutar” diyerek ağlardı. Hz. Ömer’i ağlatan Fırat kenarındaki oğlaklar, kendilerinden sonrakiler için çok verimli bir siyasi metafor oldu, lâkin kimseyi Ömer gibi ağlatmadı korkudan.

Hem yüzleri hem sözleri güzeldi
En güzel sözleri duya geldiler.

Yedi göbek nesepleri helaldi
Helal rızıkları yiye geldiler

Dağları Tanrı’ydı, Süphan’dı, Nur’du,
Göklerin sesini duya geldiler.

İslâmcılık siyasetin azgın iştihasına kurban edildi, siyasetin zengin sofralarında meze oldu. Aksırıncaya kadar, tıksırıncaya kadar tüketiliyor.

 

 İsrafil BAYRAK

TES Artvin Şube Başkanı

Benzer yazılar

Yanıt verin.

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir