Bu Hamur Çok Su Götürür

Bu Hamur Çok Su Götürür

huseyinozer

Öğrenciler sınav salonundaki yerlerini aldı.  Salon görevlilerinin gözetimine girdiler. Start verildi ve sınav başladı…  6 numaralı Gökberk sınava biraz geç başladı. Orta sıradan 9 numaralı Samet’in Matematik sorularında ataklarını görüyorum. Kapı tarafında oturan 11 numaralı Gülbin ile cam kenarında oturan 2 numaralı Sabri’nin Coğrafya’daki gayretleri sürüyor…  

Bu sözler size neyi anımsattı? Evet, her yıl öğrenciler adeta at yarışındaymış gibi sınavlara giriyorlar. Dünya hayatı zaten başlı başına İlahî bir sınav. Ama ÖSYM’nin sınavları o kadar çok ki, bazen insana bunu bile unutturuyor.  İlkokulu bitirince başlayan sınavlar ömür boyu sürüyor. Ama nedense artık hiçbirimize bunlar garip gelmiyor. Yanlışları öylesine kanıksamışız ki… Peki size şu garip geliyor mu? 5-6 yaşındaki çocuk, şakır şakır konuşuyor. Öyle mantıklı şeyler söylüyor ki dinleyenlerin ağzı açık kalıyor. O küçük yaşında elektronik cihazları, cep telefonunu, bilgisayarı, televizyonu anne babasından iyi kullanıyor. Eve gelen misafirler “maşallah, bu ne akıllı çocuk böyle…” demekten kendilerini alamıyorlar. Öyle böyle değil, “şimdiki çocuklar zaten üniversite mezunu doğuyor…” Çocuk okula gidiyor, seneler geçiyor, bakıyorsun o aklıyla, konuşmalarıyla konu komşuyu etkileyen insandan eser yok… Kendi meramını bile anlatamayacak duruma gelmiş. Bir devlet dairesine girdiğinde doğru dürüst bir cümle bile kuramıyor; sadece anahtar birkaç sözcük söyleyip karşı tarafın kendisini anlamasını bekliyor. Ya da başka bir ahmak durum ortaya çıkmış. Cumhurbaşkanı’nın adını, Türkiye’nin kuruluş tarihini, İsmet İnönü’nün, Dede Korkud’un  kim olduğunu bilmiyor… Ama Kıvanç Tatlıtuğ’u, Hadise Açıkgöz’ü, Tarkan Tevetoğlu’nu, Justin Bieber’ı, Lionel Messi’yi  anasından babasından iyi tanıyor. Neden peki neden? Nedeni gayet basit ve bu yazının ilk cümlelerinde açıklanmıştır. Bizim eğitim sistemimiz insan değil, yarış atı yetiştirmek üzerine dizayn edilmiştir. Kimisi bu yarışta iyi koşar; başı okşanır, kimisi nal toplar; ailesi tarafından kendisine kızıp bağırılır, “eşek” diye aşağılanır.

Madem at yarışı ile başladık, o jargondan devam edelim. Türk eğitim sisteminin en büyük “handikap”ı sürekli değişim içerisinde olmasıdır. “Kervan yolda dizilir” mantığıyla plânsız, programsız bir değişiklik uygulanır. Bakarsınız birkaç sene geçtikten sonra kaldırılmış, yerine daha beter başka bir şey konulmuş. İşte son dershane kapatma mevzusu.  Hükümetin ne yapacağı, nereye varmak istediği belli değil. Siyasi amaçlar uğruna bir şeyler yapılmak isteniyor. Zaman Gazetesi bir kanun taslağı yayınlıyor. Bakan ve Müsteşar yalanlıyor. Taslak metninde kapatılacağı öne sürülen etüt merkezlerinin kesinlikle kapatılmayacağı üzerinde ısrar ediliyor. Sonra taslakta etüt merkezlerinin de kapatılacağına dair ifadeler sayın Bakan’a gösterilince, bilgisayarda yazarken, kopyala yapıştır yaparken oraya girmiş diyor… Ya buna inanacağız, “bu ne disiplinsiz, başıboş” çalışma diyeceğiz. Ya da inanmayacağız, “pes artık!” diyeceğiz.

Konu eğitim olunca yazacak o kadar şey var ki… Fakat ne yazarsak yazalım, ne söylersek söyleyelim yetkililer kulaklarını tıkamış vaziyette. 12 Haziran 2012 tarihinde Türk Eğitim-Sen ile Artvin Barosu’nun birlikte organize ettiği “Eğitimin 2012 Karnesi” isimli seminerde izleyiciler arasında bulunan ve fikirlerini paylaşmak üzere söz alan Artvin Lisesi eski Müdürü sayın Kenan Kızılkaya bir cümle söylemişti ki burada tekrarlamadan geçemeyeceğim. “Burada Artvin’in eğitim sorunları tartışılıyor. Eminim ilimizdeki tüm eğitim yöneticileri de davet edilmiştir. Fakat ben burada ne Millî Eğitim Müdürlüğü’nden ne de Üniversite’den bir yönetici göremiyorum. İşte bizim eğitimin sorunlarına bakışımız da bu. Yöneticiler sorunlara kulaklarını tıkamış vaziyettedir. Olup bitenleri de görmezden geliyorlar.” Sayın Kızılkaya’nın söylediklerine katılmamak mümkün değil. İcra yetkisine sahip olanlar nedense sorunun içinde yaşayanları hep es geçmiştir. Bakıyorsunuz dershaneler kaldırılacak diye yola çıkılmış. Ama dershaneciler karar verildikten sonra usulen dinleniyor. Söyledikleri çok da dikkate alınmıyor.

Eğitim sistemimiz hasta. Hem de öyle böyle değil, ölümcül hasta. Bilirsiniz, bir hastalık iyi teşhis edilmez ise tedavisi asla mümkün olamaz. Şöyle azıcık aklı olan her insan anlar ki, bugün eğitim sistemimiz adeta kanser olmuş vaziyettedir. Eğitim sistemini bir vücut olarak tasavvur edersek,  vücudun bir organı olan dershaneleri kesip atmakla bu hastalıktan kurtulamazsınız. Bir de “kocakarı ilaçları” diye tabir edilen tedavi metotlarını uygularsanız bu hastanın kurtuluşu hiç mümkün olmaz. Lafı evirip çevirmeyi sevmem. Malum sendikayı bilirsiniz. Bu hilkat garibesi sendika, kara karga misali eğitim sistemimize yön verenlerin kılavuzu olmuş. Kılavuzu karga olanın başına ne geleceğini söylemeye gerek yok… 18. Milli Eğitim Şûrası Genel Kurulu’nda andımız kaldırılsın, okullarda Türk büyüklerinin fotoğrafları indirilsin tartışmaları yaşandı. Niyet üzüm yemek değil, hatta niyet bağcıyı bile dövmek değil. Bunların niyeti meğer üzümü dövmekmiş… Türk Eğitim-Sen’in tüm çabalarına karşılık eğitimin, öğrencilerin ve eğitim çalışanlarının sorunları bir türlü dikkate alınmadı. Yetkili sendika Eğitim Bir-Sen’in ve yetkili konfederasyon Memur-Sen’in Genel Başkanlığını yapan sayın Ahmet Gündoğdu bir gün çıktı “bırakın andımızı, çocuklarımıza her gün koro halinde Fatiha’yı bile okutsanız tiksindirirsiniz” dedi. Andımızı kaldırmanın ötesinde, az kalsın camilerde cemaat ile kılınan namazlarda hep birlikte 5 vakit okunan Fatiha’yı bile “insanları tiksindirdiği” gerekçesiyle kaldırmaya tevessül edeceklerdi. Bir büyüğümüz, bu sözleri internetten okuyunca şöyle demişti; “bunların yüzüne tükürsen, tükürüğüne acırsın…”

İşte bindik bir alamete gidiyoruz kıyamete… Şimdi dershaneler kapanacak. Yarın kız erkek sınıfları ayrılacak yani karma eğitimden vaz geçilecek. Sonraki gün devlet okulları kapanacak. Sözün özü: kapitalist (özel mülkiyetin emrinde) ve teokratik (dine dayalı) bir zemin üzerine inşa edilmiş, her iki yılda bir değişmeyi adet edinmiş eğitim sistemi ile freni patlamış otobüs gibi uçuruma gidiyoruz. Allah öğrencilerimize, çocuklarımıza acısın…  

Benzer yazılar

Yanıt verin.

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir