“BÂTILIN KAST EDİLDİĞİ HAK SÖZ”

“BÂTILIN KAST EDİLDİĞİ HAK SÖZ”

526x297-BGEBir gün Ebu Zerr, Muaviye’nin sarayında içinden geçenleri söyleyip kızgınlıkla oradan ayrıldıktan sonra arkasından birinin bağırdığını duyar… Durur, onu bekler…

Koşarak gelen adam “Muaviye gönderdi” diyerek kendisine bir kese uzatır… Ebu Zerr onun ne olduğunu sorunca, adam  “Altın kesesi. Muaviye almanı istiyor”  der…

Hiddetle reddeder Ebu Zerr… Bunu üzerine adam  Ey Ebu Zerr, eğer bunu kabul edersen Muaviye beni azad edecek, ben bir köleyim”  diye seslenir…

İşte o anda Ebu Zerr, zamanları aşan şu tarihi cevabı verir: “Muaviye’nin gönderdiği o keseyi alırsam, sen kölelikten kurtulacaksın ama ben köle olacağım!..”

Zulüm!

Hukukî zulüm, adlî zulüm, ekonomik zulüm, sosyal zulüm ve entelektüel zulüm.
Devletin erklerini oluşturan kadrolar, ya muktedirlerin safında yer alacaklar ya da savunmasız kalacaklar. Ve muktedirlerin yanında yer almayan kadrolar, devlet karşısında savunmasız kalıyor… Devletin teminatında olan insanların özgürlüğü değil, ’mâkûl şüpheli’ olarak gözaltına alınabilme ihtimali. Hz. Ömer’e  “Seni kılıçlarımızla düzeltiriz”  diyen ümmetin bugün yaşayan fertleri için, idarecilerine soru sormak bile lüks.
“Lâ hükme illâ lillah”  diyerek mızraklarının uçlarına Kur’ân sayfaları geçirenlerle aralarında hiçbir zihin farkı yok. Hz. Ali onlar için  “Bâtılın kast edildiği hak söz”  diyordu. Bugünküler, dillerinde  “Bâtılın kast edildiği hak söz” den bile mahrumlar.(*)

Düşmana bile adaletle hükmedilmesini emrederken İslam, kendi yakınlarına öncelik verenler, onları devlet dairelerinde üst düzey görevlere getirirler. Bu ortaya çıkınca, cam ekranlarda kendilerini:  “Biz inançlı insanlarız değil mi? Cuma namazına gittiğimizde her hafta hutbede ne okunur? Akrabalarını koru kolla der",“ O zaman sizin yaptığınız bu? Öyle mi oluyor?” diye sorana ise “Vallahi sen Allah'ın ayetine bile karşı geliyorsan ben sana ne diyeyim.” Diye çıkışarak, Allah’a iftira ederlerde kendilerini sağ cenahta addedenler duymazlar, görmezler ve hatta şaşırmazlar bile…

Ne olursa olsun, her şartta adaleti emreden İslam, bizzat kendisi adaletin katledilmesi aracına dönüştürülürken, kendisini ‘Müslüman’ diye tanımlayanların çoğu sessiz kalır. Sözde din adamları ve âlimler dut yemiş bülbüle dönerler…

Suçüstü yakalananlar cam ekranlarda “Bu insanların günah işleme özgürlüğüne darbedir.” diye pişkinlik yaparlar, düşünen beyinler şaşırmazlar! ‘Güzel ahlâkı tamamlamak’ için gönderildiğini salık veren Peygambere tâbi olanların yerel temsilcisi isyan edip cüppeyi yere fırlatacağına sükûta bürünür, çıt bile çıkarmaz…

Hz. Muhammet’in Mekke’nin fethi sırasında gurura kapıldığını, kendilerinin ise gururdan kibirden uzak durduklarını ifade edenler, adeta Allah resulüyle aşık atmaya kalkarcasına hezeyan içindedir de bir Allah Dostu! Necisin bile demez…

Bir ‘manivela’ gibi değerlendirilen dinin neredeyse tek odak noktası, hutbelerden de anlaşılacağı üzere, hırsızlığın ve yolsuzluğun kötü olması değil, adam kayırmacılığın, torpilin, israfın, lüks düşkünlüğünün ve adaletsizliğin bir toplumu nasıl kemirdiği değil, gemiyi yönetenlere mutlak itaat, suizandan uzak durulması, günahların örtülmesi, her şeyi kaderle açıklamak gibi ‘dönemsel’ ihtiyaçlar! Belli ki bu artık sadece bir ‘din’ problemi değil, ‘şahsiyet’ problemi! İrili ufaklı çıkarları olan insanların koalisyonudur artık! (**)

 

         İsrafil BAYRAK

Türkiye Kamu-Sen İl Temsilcisi

Türk Eğitim-Sen Artvin Şube Başkanı

 

 

(*) Adnan İslamoğulları/07.01.2015

(**) Servet Avcı/05.01.2015(Haber Fedai)

 

Benzer yazılar

Yanıt verin.

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir